İstanbul’da doğup büyüyen ama kökleri Artvin’de olan insanlar atalarının diyarı Hopa’yı merak ediyor.
Hele ki Mohti yani Laz kızıysanız, hem anne hem baba tarafı güçlü bir Laz kızıysanız. İstanbul’da büyümüş, yurt dışında çok yaşamış olsanız bile asimile Laz kökenli olduğunuz gerçeği değişmiyor.
Biz Lazlar biraz deliyiz. Budalalığıma gülen arkadaşlarıma şunu söylüyorum: “Lütfen gidin ve hiçbir zaman asimile olmamış Lazları görün.”
Ve aklıma hemen Cem Yılmaz’ın Karadeniz turu sırasında yaptığı şakalar geliyor. Şaka değil gerçek. Gerçekten de öyle. Size hayatımdan çok küçük bir anıyı anlatayım…
Deniz kenarında güneşleniyoruz. Kızların hepsi çok güzel ve hoş, oğlanlar görülsün diye en yüksek kayaya tırmanıp baş aşağı atlıyorlar. Gençlerden biri ağır bir şekilde yere düştüğünde, uzman olduğu anlaşılan yaşlı bir dede, gencin yanına gelerek şöyle dedi: “Aç, bakalım çocuğa, gence dokunduğunda başına ne gelmiş.” Yüksek bir osuruk sesi duydum.
Gülecek misin yoksa ağlayacak mısın?
Tabii ki yüksek sesle güldüm. Burada size yüzlerce gerçek fıkra anlatabilirim ama Artvin Dağları’ndaki Maçahel gibi tepelere çıkıp, kapı komşumuz Gürcistan üzerinden Rusya’ya tır tır tır naklettiğimizde binlerce ağacın kesildiğine bizzat şahit oldum. İçi boşaltılmış dağların (Ciha Tepesi gibi) tepelerinde kasırgaların oluşmaya başladığını gördüm. Çünkü dağlardaki madenler zaten bazı şirketlere satılmıştı. Açıkçası bu duruma çok üzüldüm. Sivil toplum kuruluşları ne kadar çabalarsa çabalasın, iş bittiği için zaman kaybından başka bir şey olmadıklarını düşünüyorum.
Yusufeli sular altında kaldı ve Yusufeli halkının tamamı taş bloklara atılarak çöküntüye sürüklendi. Çoğuyla tek tek görüştüm. Mutsuzlar; Çünkü bahçeleri yok. Bahçelerinde yetiştirdikleri zeytin ağaçları (Yosufeli zeytinleri gerçekten çok lezzetli), çay, fındık, mısır, lahana ve hatta kivi tarlaları (son zamanlarda Doğu Karadeniz’de yetiştirilip büyük pazarlara satılıyor) yok oldu.
56 tünel ve enerji santralinin inşası için harcanan milyonlarca doların bir gün Türkiye’ye ve Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum.
Ayrıca Çorum Nehri’nde Japonya’ya satılmak üzere kurulan yüzlerce somon çiftliği, Karadeniz kıyılarını ve derin denizleri o kadar kirletti ki, insanlar yüzerken ağızlarına giren yem atıklarını tükürmek zorunda kalıyor. Bu yüzden artık eskisi gibi keyifle yüzemediklerini söylediler. Canım Karadeniz; Çılgın dalgaları, akıllı insanları, çılgın havası ve sert doğa koşulları var. Atalarımın topraklarını parsel parsel satmanın tüm insanlarımızı şok edeceğini düşünüyorum. Ben de üzgünüm…